Kahve, hepimizin ortak noktası değil midir? Soğuklarda içimizi ısıtan, sabahları bizi ruhen uyandıran ki hatta sınav günlerinde uykularımızı kaçıran nimettir kahve ama gerçek kahve severin kahve ile ayrı bir ilişkisi vardır.
İşte tüm kahve müdavimleri için İstanbul’u buram buram kahve kokutan bir festival organize edilmiş. Avrupa’ nın en büyük ikinci kahve festivali olma özelliğini taşıyan İstanbul Coffee Festival…
Geçtiğimiz yıl Galata Rum Okulu’nda gerçekleşen bu festival, bu yıl Haydarpaşa Gar’ının inanılmaz nostaljisi içinde gerçekleşti. Biletlerini haftalar önce tüketip,bilet alamayan kahve severin sosyal medyayı ek bilet diye salladığı, organizasyonun ise gerçekten harikulade gerçekleştiği tam festival gibi bir festivaldi.
24 Ekim Cumartesi tüm günümü burada geçirdim.
Etkinlik girişinde ücretsiz şekilde gezebileceğiniz birçok sergi yer almaktaydı.
Bunlarda ilki, benim severek takip ettiğim bloggerlardan olan Billur Saatçi’nin #gununkahvesi paylaşımlarında oluşan o muhteşem sergisini gezdim. Bu 16 fotoğraftan elde edilecek gelir ile ihtiyaç sahibi okullara Bir Silgi Bir Kalem bağış platformu aracılığı ile destek oluyor.
Daha sonra Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Heykel Bölümü öğrencilerinin tasarladıkları girdap formu ile kahvenin akışkanlığını ve sıcaklığını simgeleyen heykel çalışması ile karşılaştım. Nefisti.
İçeriye adım atmakla festivalin buraya ne kadar çok yakıştığını anlamak hiçte zor olmadı. İstanbul’un epik noktalarından biri olan Haydarpaşa Garı; çok uzun zamandır vapurların uğramadığı, trenlerin çalışmadığı bunca yalnızlığıyla bekleyen bir mekandı. Nasılda bir festival ile bu kadar canlı ve harika bir yere dönüşmüştü. Keşke belli aralıklarla etkinlikler yapılsa da o tarihi dokusunu bi nebze soluyabilsek.
İstanbul Coffee Festival, içerinin atmosferi, nostaljisi, vagonlar içinde içilen kahveler, yeni tanıştığımız markalar, çeşitli seminer ve workshoplar ile resmen bize Haydarpaşa Gar’ından bir kahveye yolculuk yaşattı.
Festivalde, nitelikli kahveler, gurme lezzetler, müzik, sanat, kültür, sohbet ve alışveriş hepsi içiçeydi. Tıpkı geçen seneki gibi biraz kahve, biraz düşünce ve çokça yaratıcılık vardı. Kısacası içtikçe keyiflenin diye her şey düşünülmüştü.
Bu senenin olmazsa olmazları, vagonlar arası fotoğraf çekmeden ve İstcoffeefest gazetesi edinmeden festivalden ayrıldıysanız festivale pek de gelmiş sayılmıyordunuz. 🙂
Benim gönlümdeki aslan yanında lokumu ile Türk kahvesi olsa da, bir sonraki sene için festivali nasıl iple çekiyorum bir bilseniz.
Sevgilerle…
Sayenizde gidip görmüş gibi oldum. Çok güzel anlatmışsınız.
BeğenBeğen
Teşekkür ederim 😊
BeğenBeğen